Saturday, March 6, 2010

Kitap eleştirisi - Tanrı'nın Sol Eli


Paul Hoffman denen sahsin ilk fantastik romaniymis bu. Kendisini tanimam, acaba ben mi cok elestirel davraniyorum diye İngiliz ve Amerikalı elestiri sayfa/bloglarinda kitabi arattigimda, gereksiz bir bilgi olarak televizyon programcisi oldugunu ve bunun ilk fantastik kitap denemesi oldugunu ogrendim. (Maalesef bildigim dogru duzgun bir Turkce kitap elestiri sitesi yok, olanlar da fantastik kitaplara burun kiviriyordur muhtemelen)

Kitabin giris kismi cok ilgi cekici ; Kurtaricilar adi verilen fanatik dini/askeri birligin kontrolundeki zindanda kucuklukten beri asiri sıkı bir disiplinle yetistirilen erkek cocuklar, yillar boyunca bilinmez bir cephedeki askerlik rolune hazirlaniyorlar. Kahramanimiz "Chosen One" Cale, bir sekilde bu hapishaneden kacmasini basararak 3 arkadasiyla birlikte ticaret kenti Memphis'e variyor. Buradan sonrasi bir parca karisik; hikaye bir anda yavasliyor (ve beklenmedik anlarda asiri hizlaniyor), isin icine klise bir ask hikayesi ve tamamlanamamis bir dunya olusturma cabasi karisiyor. Tum kitap bir genclik romaninin basit, sade diyaloglari ile doluyken sonlardaki savas sahnesinde birden tarihi bir romanda bulunabilecek ciddiyette, detayli tasvirler basliyor (ki savasin sonuclanisi da bir garip, 50000 kisilik son derece tecrubeli oldugu soylenen bir ordu arkadakilerin itmesi nedeniyle 5000 kisilik bir orduya yeniliyor).

Dunya kurgusunda Norvecliler, Polonya gibi ulkelerden soz ediliyor, dolayisiyla kitap o anlamda bilimkurguya kaymis denebilir. Ama bir bilim kurgu romaninin derinliginden maalesef yoksun. Zaten bir uclemenin parcasi oldugunu daha yarisinda anliyorsunuz; hikaye o kadar yavasliyor ki kalan sayfalarin hikayeyi bitirmeye yetmeyecegi ortada. Cografi tasvirler, mesafe anlatimlari oldukça yetersiz kalmis. Bazi ayrintilarin ise (Cale'in zindandan kacmadan cebine attigi nesne gibi) akibeti belirsiz; belki de serinin diger kitaplarinda aydinlanacaktir.

Kitabin bir baska ozelligi de daha cikmadan "yilin kitabi", "bu yila damgasini vuracak" gibi yaftalarla etiketlenmis olmasi. Sahsen ben bir damga goremedim 350 sayfa boyunca. Bir yandan da Kayip Gul faciasini hatirladim. İyi bir halkla iliskiler ekibiniz varsa, kitabiniz cok iyi olmasa da satiyor.

Sonuc olarak, genclik romani mi yetiskinlere de hitap ediyor mu, kendisi de karar verememis, derinlik yoksunu bir kitap karsimizdaki. Ama dili ve diyaloglari cok basit oldugu icin insan bir sekilde elinden birakamiyor. Umarim uclemenin devami daha havadar, daha bir renkli yol izler de keyfimiz yerine gelir.

No comments: