Tuesday, December 5, 2006

Splash

Aglamayi ozledim. Hollywood'un 21. yuzyil dijital kadin ve erkeklerinin plastik kalplerine filmlerinde dikte ettigi sekilde anlik sinirsel inis ve cikislar sonucu dokulen ve ardindan ekranda beliren kahraman ya da sarisin kadina duyulan sempati ile aninda kuruyan birkac damla plastik gozyasindan bahsetmiyorum. 10-15 dakika boyunca tepine tepine hungur hungur aglasam..Sanki gozyaslarim kalbimin bitmek bilmeyen cizirtilariyla kendiliginden akord olup kendi ahenklerini bulurmus gibi...Sadece yaslarin yuzumde yol yol akmalari duygusu icin bile deger. Ozel bir amacla, ornegin bosalip rahatlamak icin filan degil. Sadece ozgurce aglamak. Bir defacik da arac degil amac olsa ne olur ki hem?

Hayat gitgide bir ikilemler girdabina donusuyor. Batili mi dogulu mu, koylu mu kentli mi, rasyonellik mi hayalcilik mi derken surekli bir esigin etrafinda taklalar atip duruyoruz. Evet hareketli ortalamalar, kotanjantlar, uslu koklu cokluklar cok ilgi cekici, ama cinler periler, elfler cuceler de hep bir keske dedirtmiyor mu? Modern dunyanin hayata cektigi rengarenk cilalar gozumuzu nasil alip bizi kandiriyorsa, ayni sekilde mistisizmin bilgeligi de o denli derin bir kuyuya davet etmez mi ayni bizleri? Dunya ne garip bir hal aldi. Hersey dibine kadar kategorize edilmis. Ve ben, kucucuk ben; sahte olmayan birkac damla gozyasi icin nereye kac bomba atmali, kimleri mutsuz etmeliyim bilmiyorum.

İkilemsiz, arafsiz bir hayatin yaraticiligi kisitladigi dogru mudur acaba? Peki ya farkindaligi artirdigi? Ya ozguven isin icine girerse ne olacak? Tum bu sorulari detaylica cevaplasak nereye varmis olacagiz? Bugunlerde nedense cok yalniz hissediyorum kendimi (alone ve lonely ayrimi var mi Turkce'de?), acaba benim tavaf ettigim araf mi cok tenha yoksa ben mi insanlari gormuyorum, veya goremiyorum? (Bkz. Klasik bakmak ama gorememek vaazlari) Belki de arafta olan (kalan) cok insan yoktur.

Amma cok soru sormusum. Bir sonraki yaziya dek cevaplarini arasak mi? Yoksa cevaplar mi bizi arasin? Siz sayfayi degil, sayfa sizi okuyor aslinda...Yaaa, nasilmis Bukowski'yi de hemen atacladim bloguma. Bugunun en keyifli anlarindan biri bir Bukowski siirini (Splash sicrama mi leke mi hmm) cevirmeye calisirken yasandi da ona refere edeyim dedim. (Feel it? It's like a cobra?) Hem Bukowski hem yillar sonra ortmenlik pek iyi geldi ustuste. Ikisini de ozlemisim.

Isten dolayi ara vererek yazinca boyle oluyor. Her oturusta baska bir chapter. Ama olsun, hepsini sindiririz. Hem zaten; tuvalette fazla zaman gecirmekten sikilanimiz yok nasilsa di mi? Ben en iyisi simdilik yukaridaki sorulari blogun tozlu sayfalarina gomup uykuya dalayim...Belki ruyamda bir gozyasi tanesi olur, doyasiya aglarim...



...Good weather is like good women-it doesn't always happen and when it does it doesn't always last...Man is more stable: if he's bad there's more chance he'll stay that way,or if he's good he might hang on,but a woman is changed by children, age, diet, conversation, sex, the moon, the absence or presence of sun or good times...A woman must be nursed into subsistence by love where a man can become stronger by being hated...
Charles Bukowski